Kendi İznini Kendine Vermek 

 

Hayatın kendiliğinden dayattığı sınırlar var, bir de kendi zihnimizin inşa ettikleri. İlkiyle mücadele edebiliriz ama ikincisi genellikle görünmezdir ve bu yüzden daha tehlikelidir. Çünkü onları sınır olarak bile görmeyiz. Oysa bizi asıl durduran çoğu zaman dış koşullar değil, iç sesimizin “olmaz” dediği yerlerdir.

Çoğu insan bir şeyleri yapamamasının sebebini çevresindekilere, kurallara ya da zamana bağlar. Ama çoğu zaman derinlemesine bakıldığında, bu sınırlamaların çoğunun gerçekten orada olmadığını fark ederiz. Bize ait olmayan “izin alma” refleksiyle yaşıyoruz. Sanki bazı şeyleri sadece başkaları onayladığında yapmaya hakkımız varmış gibi. Sanki hayatımız bir şirket ve biz de müdürden imza bekleyen çalışanlarız.

Oysa bazı şeyleri yapmak için gerçekten kimsenin onayına ihtiyacımız yok. Ne zaman mutlu olacağımıza, neyi deneyeceğimize ya da nelerden vazgeçeceğimize karar vermek bizim elimizde. Ve çoğu zaman farkında bile olmadan kendi üzerimize kurduğumuz otoriteyi sürdürüyoruz. Kendimizle yaptığımız bu küçük ama keskin pazarlıklarda kaybeden hep biz oluyoruz.

İnsanlar genellikle “tamamıyla uymalıyım” ya da “hiç yapmamalıyım” ikilemine düşüyor. Oysa ortalar, esneklikler, geçici denemeler, hatta bir kezliğine yapılan şeyler de değerlidir. Bir şeyi sadece istemek, çoğu zaman yeterli bir sebeptir. Ve bu, bencil olmak anlamına gelmez. Tam tersine, bu içsel dürüstlüktür.

Hayatın düzeni içinde zaman zaman kuralları esnetmek, yeni yollar denemek, daha önce “bu bana uygun değil” dediğimiz şeylere bir göz atmak gerekebilir. Kendi seçimlerimizi yapabilmek, en azından seçim yapma hakkımız olduğunu hatırlamak, zihinsel bir özgürlük sağlar. Bu özgürlük, devrim gibi gelmez; ama sessizce, derinlemesine, yaşamın alt yapısını değiştirir.

“Yeterince iyi değilim”, “bu bana göre değil”, “zaten başaramam” gibi iç seslerin hepsi, geçmişten miras kalan yankılardır. Belki bir öğretmen, belki bir ebeveyn, belki bir arkadaş, bir gün bir şey söyledi ve sen onu gerçek sandın. Şimdi o gerçeği bırakmanın zamanı. Her seçim, eski bir yankıyı susturur. Her adım, yeni bir ses yaratır.

Kimi zaman da başkalarının tepkisinden çekiniriz. Ama dikkatli baktığında, bu tepki çoğunlukla lafla sınırlıdır. Kimse seni fiziksel olarak durdurmaz. Bunu fark ettiğin anda kendine küçük de olsa bir alan açabilirsin. O alanda kendin olursun. Herkesin ne düşündüğünü tahmin ederek yaşamak, kendi hayatının dışında yaşamaktır.

Öyleyse belki bugün bir şeyi sadece canın istediği için yaparsın. Belki yarıda bıraktığın bir alışkanlığı tekrar denersin. Belki sana göre olmadığı söylenen bir şeyi bir daha gözden geçirirsin. Kim bilir, belki de yalnızca içinden gelen o küçük sesi ciddiye alırsın.

Çünkü o ses, senden başka kimseye ait değil.

 

 

 

Bu yazılar da ilginizi çekebilir