Toksik İletişimi Anlamak

 

Sağlıklı iletişim, bir ilişkideki görünmez damarlar gibidir; ne zaman tıkanırsa, bağlar zayıflar, zamanla kopar. İletişim, yalnızca kelimelerin değiş tokuşu değildir. Bazen bir bakış, bazen bir suskunluk ya da cümlenin içine gömülmüş küçücük bir ima, ilişkinin kaderini belirler. Psikoterapist Erin Leonard’ın da belirttiği gibi, iletişim biçimleri karmaşıktır ve kişiden kişiye değişir. Ancak bazı örüntüler, ilişkideki sağlıksız dinamiklerin habercisidir. Üstelik çoğu zaman bu örüntüler fark edilmez çünkü açık bir bağırma ya da hakaret içermezler. Ama etkileri yıkıcıdır.

Toksik iletişimi anlamak için bağıran, kontrol eden, suçlayan bir figür aramak gereksizdir. Çoğu zaman, toksik iletişim pasif bir biçimde ilerler. Kırıcı bir kelime yerine alaycı bir tebessüm gelir, açık bir eleştiri yerine imalı sessizlikler... Bu tür bir iletişim biçimi, bireyin kendilik değerini içten içe kemirir. Ne olup bittiğini anlamadan kendini eksik, suçlu ya da yetersiz hissetmeye başlarsın. Aslında söylenen değil, nasıl söylendiği belirleyicidir. Çünkü iletişimin tonu, zamanlaması ve bağlamı bir bütün olarak kişinin ruhsal dünyasını etkiler.

Zehre dönüşen bu iletişim şekilleri genellikle manipülasyonla iç içedir. Karşındaki kişi kendini kurban gibi gösterirken seni suçlu hissettiriyorsa, sık sık söylediklerini inkâr ediyor ya da çarpıtıyorsa ya da duygularını geçersizleştiriyorsa, burada sadece kötü bir anlaşmazlık değil, tehlikeli bir iletişim biçimi söz konusudur. Böyle bir durumda ilişkide adalet duygusu kaybolur. Sen kendini açıklamaya çalıştıkça daha çok boğulursun. Karşı tarafın amacı anlamak değil, üstün gelmektir. Bu ise ilişkinin eşitlik temelini sarsar.

Toksik iletişim fark edilmediğinde, bireyin benlik algısı zarar görür. Zamanla öz güven düşer, iç ses eleştirelleşir ve kişi ilişkideki sorunları kendi yetersizliğine bağlamaya başlar. Oysa bu, sadece sağlıksız bir iletişim ikliminin ürünüdür. Ne hissettiğini ifade edememek, kırıldığını söylediğinde "abartıyorsun" cevabını almak ya da sürekli kendini suçlu hissetmek, duygusal olarak zehirli bir atmosferin varlığını işaret eder.

Bu noktada yapılması gereken ilk şey, bu örüntüleri tanımaktır. Sessizlikle cezalandıran, mizahla küçümseyen, seni "çok hassas" olmakla suçlayan bir iletişim biçimi, senin değil, iletişimin problemidir. Sağlıklı ilişkilerde anlaşmazlıklar olur ama bu anlaşmazlıklar savaş değil, karşılıklı anlayışın zemini haline gelir.

Unutmamak gerekir ki, bir ilişkide ne söylendiği kadar nasıl hissedildiğin de gerçektir. Bu nedenle duyguların, algıların ve bedenindeki tepkiler, sana iletişim hakkında çok şey söyler. Onları bastırmak yerine dinlemek, çoğu zaman en doğru pusuladır.